SOSYAL PSİKOLOJİ NEDİR?
En geniş anlamı ile sosyal psikoloji kişiler arasındaki etkileşimlerin bilimidir. Psikoloji ile sosyoloji arasında kalan bir alanda etkilidir. Psikolojik sosyal psikoloji olayları bireyden çevreye doğru incelerken sosyolojik sosyal psikoloji olayları çevreden bireye doğru inceler.
Sosyal psikolojide belli başlı dört kuram vardır.
a..Psikoanalitik kuram
b..Davranışçı kuram
ç..Rol kuramı
d..Alan kuramı
Sosyal psikolojinin kendi başına bir bilim olarak geçirdiği gelişimi yirminci yy'la kadar olan ve yirminci yy sonrası olarak iki kısımda ele alınır.
İlk devre MÖ.520'lerde 'Sana yapılmasını istemediğini sende başkasına yapma' diyen Konfuçus'la baslar. Sonraları Eflatun, birey toplum ilişkilerini vurgularken
Aristo, bireyin sosyal davranışa olan etkilerini incelemiştir. MS 1378 sıralarında İbni Haldun insanın yaratılış icabı toplumsal bir varlık olduğunu belirtmiştir.
16. ve 17. yy'larda insanın sosyal davranışına ekonomik uyarıcıların etkisi ön plana çıkarken 17. Ve 18.yy'larda İngiliz filozofları sosyal davranışın hangi güdülere dayandığını bulmaya çalışmışlardır. Sonraları sosyolojinin kurucusu sayılan A.Comte'un çalışmaları ve Durkheim'in araştırmaları gelir.
1900'lerden sonra bu bilim dalı hızlı bir gelişme sürecine girmiş ve ikinci dünya savaşıyla beraber etkinliğini iyice arttırmıştır. Bugün sosyal psikoloji artık bağımsız bir bilim dalı olmuştur.
SOSYALPSİKOLOJİDE TEMEL KAVRAM VE SÜREÇLER
Toplumların sosyal psikolojik temelleri üyelerinin statü ile rol davranışları ve bu davranışları öneren ve onaylayan normlar ile normların dayandığı değerlerden oluşur.
Statü, bir toplumsal sistemde yer alan bireyin yeri hakkında toplumun diğer üyelerinin yaptığı olumlu veya olumsuz nitelikteki değerlendirmelerdir. Yine statü, bireyin çocuk, yetişkin, doktor, mühendis, Türk, müslüman
vs.. gibi kim olduğunu belirler.
Bireyler içlerinde bulundukları toplumda birden fazla statüye sahiptirler. Bir kişi ailede baba, işyerinde yönetici, arkadaş grubunda yaşlı olabilir. Herhangi iki birey birbirinden oldukça farklı güdü ve karaktere sahip olsa bile onların gözlenebilir davranışları ayni statüde olmaları halinde benzer olacaktır. Mesela doktorların kişilikleri farklı olmasına rağmen gözlemlenen davranışları birbirine çok benzer.
Statü, kişiler arası ilişki yapılarını düzenleyen davranış kalıpları, davranış kuralları konusunda bireye bilgi vererek onun sosyalleşmesini sağlar.
Statüler ;
1..Toplum içindeki durumuna göre ..(göçmen, Arap, doktor, orta tabakadan, yahudi..vs)
2..Sahip olma biçimine göre ..(cinsiyet, yaş, irk, soy)
3..Bir örgüt içindeki biçimine göre ..(şef, müdür, işçi)
4..Bir çalışma grubundaki konumuna göre ..(lider, birincil grup..vs..)
olarak farklı şekilde gruplanabilirler.
Rol, bireyin diğer bireylerle ilgili davranışlarında beklenen hareket kalıplarını ifade eder. Statü, bireyin kim olduğunu belirlerken rol, ne yapması gerektiğini belirler.
Kişi mesleğiyle ilgili rolde işçi; aile içinde baba; sosyal rolde kurul başkanı ..vs.. olabilir. Belirli bir rolü etkileyen çevre rollerin tümü bir rol takımını oluşturur. Bir role ilişkin beklentiler kesinlikle değişik ya da karşıtsa muhtemelen bir rol çatışması yaşanır. Eve iş götürmesi istenen bir çalışanın karisinin şiddetli tepkisi karşısında ne yapacağını bilemeyişi rol çatışmasına örnek olabilir.
GRUPLAR VE DAVRANIŞI
Etimolojik olarak hangi kökten geldiği kesin olarak bilinmemekle beraber 'grup' kelimesinin bir görüşe göre İtalyanca 'gruppa' kelimesinden geldiği sanılmaktadır.
Belirli bir süre içinde, belirli hedeflere ulaşmak için rolleri devrederek sosyal ilişkileri devam ettiren kişilerin meydana getirdiği topluluğa grup denir. Bir topluluğun grup olarak nitelenebilmesi için şu beş özelliğe sahip olması gerekir:
1..ortak davranış güdüsü
2..kişiler arası ilişkileri düzenleyen ortak normlar
3..grup içindeki üyelerin durumlarını bildiren rol ayrımının varlığı
4..'biz' duygusu
5..bu şartların belirli bir süre için varlığı
Kişiler grup içinde başka grup dışında başka davranmaktadırlar. İnsanlar genelde yanlış bile olsa gruba uyma eğilimi gösterirler.
İnsanlar daima bir grubun üyesi, parçası olmak isterler. Böylece bir takım ihtiyaçları herhangi bir şekilden grup üyesi olarak daha iyi karşılanır. Kişi grubun üyesi haline geldikçe davranışları değişir, grubun dili ile konuşmaya başlar, bir takım normları kabul eder
vs.
Grup kararlarına katılma sosyal bir ihtiyaçtır. Hiyerarşik bir grupta ast kendini kararlara ne kadar çok katilmiş hissederse kendini o kadar gruptan hissedecektir. katılma ile kararların kalitesi de iyileşecektir. Grup kararları bireysel kararlara nispeten daha kaliteli ve isabetlidir.
Her hangi bir sorunun çözümünde grubun bu işi bireyden daha iyi yapabileceği iddiası iki bakımdan doğrudur:
Sorunu arama çalışmasına daha çok kişi katılır.
Üyeler arası sürekli ilişki neticesi yanlışlar sürekli düzeltilir.
Bir sorun çözümünde, araştırmalar grubunun riske girme eğiliminin bireye göre daha fazla olduğunu göstermiştir.
Acil kararlar genellikle gruplar tarafından değil bireyler tarafından verilir. Fakat bireysel çabuk karar yanlış karardaki rizikoyu da içerir. Bu yüzden geciken fakat doğru olan grup kararı tercih edilmelidir.
LİDERLİK VE DAVRANIŞI
Sosyal psikolojide, asker grubunun, şirketlerin, resmi dairelerin yönetilmesinden, partilerin ve dini grupların yönetilmesine kadar uzanan "Liderlik" olayı kadar kapsamlı incelenmiş çok az konu vardır.
Liderlikten yoksun bir örgüt insan ve makina topluluğundan başka bir şey değildir.
Liderlik belirli amaçları şevk ve heyecanla gerçekleştirebilmek için başkalarını ikna edebilme yeteneğidir. Etkin liderliğin örgüt amaçlarının gerçekleştirilmesinde tüm çalışanların gayretlerine yön vermesi gerekir. Lider durumunda bulunan kimse kişileri motive etmedikçe ve onları amaç doğrultusunda yönetmedikçe plânlama, organize etme ve karar verme gibi yönetim fonksiyonları bir yarar sağlamaz.
Lider ve yönetici kelimelerinin kesinlikle birbirinin yerine kullanılabileceği söylenemez. Çünkü liderlik, yöneticiliğin bir yan sınıfıdır. Liderliğin etkileme olanağının dayandığı etmenler beş grupta toplanır.
1.Meşru güç,
2.Ödüller üzerinde denetim,
3.Zorlama gücü,
4.Uzmanlık,
5.Bireysel özellikler.
Çok sayıda bireysel özellik incelenmiş olmasına rağmen kişilik ile liderlik arasında kesin bir ilişki kurmak mümkün olmamıştır.
Zekâ, girişim, yönetim kabiliyeti, kendine güven, meslek düzeyi bir liderde bulunması arzu edilir nitelikler olsa da bulunmaları zorunlu değildir. Bu tür niteliklere sahip olmayan pek çok önder vardır.
Genelde farklı olmayan eklemelere rağmen iki tip liderlik vardır:
1.İşe yönelik lider,
2.İş görene yönelik lider.
En iyi lider davranış biçimini koşullara, gruba ve kişisel özelliklerine uydurabilen liderdir.
HABERLEŞME VE İLETİŞİM
Her ne kadar "communication" kelimesinin Türkçe de hem haberleşme hemde
iletişim olarak karşılaştırıyorsak da ikisi farklı kavramlardır. Vericiden çıkıp alıcıya ulaşılan durumlarda haberleşme, alıcıdan geri besleme yapılıp tekrar vericiye dönülen durumlarda, yeni etkileşimci haberleşmede ise iletişim kelimesi kullanılmalıdır.
İletişimde kaynağın güvenilir olması alıcıyı etkiler. Yüksek prestij sahibi ve güvenilir olarak tanınan haber ileticilerinin ötekilere oranla daha etkili olduklarına ilişkin kanıtlar vardır.
İletilen mesajda en uzak fikirli olanlar değiştirilmeye en az yatkın olanlardır. Bir fikrin pekiştirilmesi değiştirilmesinden daha kolaydır. İnsanlar ön yargılarına uygun haberler almaya ve onlara dikkat etmeye eğilimlidirler. İlgilendikleri konulara açık olurlar. Bu, yaş, cinsiyet meslek yada genel kişilik dinamiği ile bağıntılı olabilir.
Gazete ve dergiler öteki araçlara göre daha uzun süre kullanılmaktadır. Basılı araçların popülerliği hep açık olmuş ve etkisi genel olarak kabul edilmiştir. Televizyonun hızlı gelişimine karşı radyo ilk zamanlardaki etkinliğini kaybetmemiştir. Yine de reklâmcıların, televizyonun tüketici kararlarındaki etkisinin radyonunkinden üstün olduğuna inandıkları söylenebilir.
İnsan kendisinin ve başkalarının davranışlarını kontrol hususunda kelimeleri alet olarak kullanır. Bir kelimenin neyi temsil etmesine mutabık kalındıysa onu temsil eder. Kelime ile obje arasında bir ilişkinin bulunması şart değildir.
İletişim yalnız dille olmaz. Sözsüz iletişim de denilen bu tip iletişimde baş hareketleri, vücut hareketleri, yüz ifadesi, ses yönü, bakış istikâmeti
vs. ile olur.
TUTUM
Tutum bireyin kendine yada çevresindeki herhangi bir toplumsal konu yada olaya karşı deneyim ve bilgilerine dayanarak örgütlediği bilişsel, duygusal, davranışsal bir tepki ön eğilimidir.
Tutumun üç öğesi vardır.
1.Bilişsel,
2.Duygusal,
3.Davranışsal.
Buna göre beyin, bir konu hakkında bildikleri ondan hoşlanılmasını söylüyorsa
(bilişsel öğe) ve bunu sözleri yada davranışlarıyla ortaya koyar (davranışsal öğe).
Birey ancak kendi ruh dünyasında var olan konularla ilgili inanç ve tutumlara sahip olabilir, örneğin her Türk vatandaşının ithalat sınırlamaları yada taban fiyatı konusunda bir tutum yoktur.
Tutumu konusuna karşı ya olumlu ya da olumsuz bir tepki eğilimi söz konusudur.
ÇATIŞMA
Çatışma terimi en genel anlamda, savaşlardan endüstriyel mücadelelere, rekabete ve en basitinden başkalarından hoşlanılmamasına kadar çeşitli durum ve olayları bünyesine almaktadır.
En genel anlamda çatışmanın insan yapısında var olan ve kalıtsal olduğu öne sürülen saldırgan iç güdülerin bireylerce tek tek yada gruplar halinde ortaya konmanın bir sonucu olduğu söylenebilir. Özellikle tarafların çıkarlarının kendi açısından son derece önem taşıyıp diğer tarafı gözardı ettiği durumda taraflar arası etkileşmenin sonucunda çatışmanın ortaya çıkması için yeterli potansiyelin hazır olduğu söylenebilir.
Çatışmaya sebep olan nedenler şöyle sıralanabilir:
1.İletişime ilişkin nedenler,
2.Sosyal ve biçimsel yapıya ilişkin nedenler,
3.Kişisel davranış eğitimlerine ilişkin nedenler.
Çatışmaların iki olası sonucu olabilir: Olumlu yada olumsuz. Olumlu sonuçlar şöyle sıralanabilir:
1.Çatışma belirli bir durumda ayrık taraflar arasında yakınlaşmayla bitebilir.
2.Liderin eksikleri ortaya çıktığından yeni bir liderlik ortaya çıkabilir.
3.Eski amaçlar yerini daha iyi ve geniş amaçlara bırakabilir.
Çatışmanın hatalı olarak özdeş biçimde kullanıldığı bir olgu saldırganlıktır. Oysa saldırganlık salt zarar verme eylemidir. Çatışma saldırganlık olmadan da sonuçlandırılabilir.
SOSYAL DAVRANIŞTA ARAŞTIRMA YÖNTEMLERİ
Çeşitli amaçlar için araştırma yapılabilir. Birinci olarak gerçeği inançtan ayırt etmek, inançları veya kendi geliştirdiğimiz kesinlik kazanmamış konuları isbat etmek ve aynı zamanda kanıtsız savunma tuzağına düşmemek için araştırma yapılır. ( Kanıtsız savunma tuzağı, bilimcinin önerilerini kendi kişisel düşüncelerine dayandırması veya bilimsel bir testten geçmemiş kuramları savunmasıdır.) İkinci olarak araştırma sonuçlarından yararlanmak için araştırma yapılır.
1.Araştırmanın aşamaları şöyle sıralanabilir:
2.Araştırma konusunun belirlenmesi.
3.Hipotez geliştirme.
4.Değişkenlerin tanımlanması.
5.Anakütle ve örnek.
6.Deney serimi.
7.Verilerin tanımlanması.
8.Veri analizi.
Ölçmede karşılaşılan başlıca sorunlar ölçüm araçlarının güvenirliliği ve geçerliliğidir. Güvenirlilik bir ölçümün tekrar tekrar kullanıldığındaki tutarlılığıdır. Geçerlilik ise bir testin ölçmesi gereken şeyi ölçme yeteneğidir.
Kitabın son kısmında hesaplamada kullanılan matematik formülleri ve istatistik analizlerine yer verilmiş
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder