29 Mart 2013 Cuma

FEN VE TEKNOLOJİ DERSİ 4. SINIF 2. DÖNEM 2. YAZILI SORULARI


… – …  EĞİTİM VE ÖĞRETİM YILI …………………..… OKULU 2. DÖNEM 4/… SINIFI
FEN VE TEKNOLOJİ DERSİ 2. YAZILISI

Tarih: …/…/……
ADI SOYADI:………………………… NU:………….. PUAN:………

1.Dünya’mızın katmanlarını yazınız.(5 P.)
……………………………………………………………………………………………………………………

2.Dünya’nın küre şeklinde olduğunu ortaya konan kanıtlar vardır.Bu kanıtları yazınız.(10 P.)
……………………………………………………………………………………………………………………

……………………………………………………………………………………………………………………

……………………………………………………………………………………………………………………

……………………………………………………………………………………………………………………...

……………………………………………………………………………………………………………………..

3.Dünya’mızın şekli hakkında çeşitli görüşler ortaya konmuştur.Bu görüşlerden 4 tanesini yazınız.(12 P.)
……………………………………………………………………………………………………………………..

…………………………………………………………………………………………………………………….

……………………………………………………………………………………………………………………..

…………………………………………………………………………………………………………………….

……………………………………………………………………………………………………………………

4.Sesin şiddetini artırmak için kullandığımız yöntem ve araçlar hangileridir?(10 P.)
……………………………………………………………………………………………………………………..

……………………………………………………………………………………………………………………..

…………………………………………………………………………………………………………………….

5.Aşağıdaki kavramları açıklayınız.(12 P.)

Ses:………………………………………………………………………………………………………….

Kayaç:………………………………………………………………………………………………………….

……………………………………………………………………………………………………………………

Gürültü:……………………………………………………………………………………………………………

Nabız::…………………………………………………………………………………………………………..

Aşağıdaki boşlukları uygun tümcelerle tamamlayınız. (30P.)

Doğal ses kaynaklarına 1…………………2………………..3………………4……………..5………….örnek verilebilir.

Yapay ses kaynaklarına 1………….2………………3…………..4………….5……………örnek verilebilir.

* Dünya’mız tam küre değildir.Yani…………………………………………………………………………….

* Ses……………………şeklinde yayılır.

*Sesin  oluşabilmesi için  cismin  …………………………  gerekir.

*Sesin şiddeti , ses kaynağı bize yaklaştıkça  ………….. , ses kaynağı bizden uzaklaştıkça ……….. .

* Mum, kandil , meşale bir  ………… ………………   kaynağıdır.

* Gitar ve sazdan ses çıkarmak için  …………………  eylemi yapılır.

*İskeletimizin bölümleri1………………2……………….3…………………..4………………..dır.

*Soluk alıp verirken görevli yapı ve organlar:1………….2……………3…………4………….5…………dir.

*Işık bir enerji türüdür.Örneğin;…………………………………………………………………………………

Aşağıdaki sorularda uygun seçeneği işaretleyiniz. ( Her soru 3 puandır.)

7.
Yukarıdaki şekilde sokak aydınlatmasında kullanılan ışık kaynakları görülmektedir.
Bunlardan hangisi ya da hangilerinin konumları doğru aydınlatmaya uygundur?
A.1                    B.2               C.3                 D.2 ve 3

8.
Özlem, ses üretir durumda olan I ve II nolu kaynaklara eşit uzaklıktadır.
Bu ses kaynaklarından II nolu olanının sesini işitmekte
I nolu olanın sesini işitememektedir.
Bu durumla ilgili olarak aşağıdaki yargılardan hangisi her zaman doğrudur?
A)  II nolu ses kaynağı doğaldır.                                                      B)  I nolu ses kaynağı doğaldır.
C)  II nolu ses kaynağı uygun şiddette ses üretmektedir.               D)  II nolu ses kaynağı yapaydır.

9-
Şekildeki düzenekte K noktasından serbest bırakılan oyuncak araba M noktasına ulaşıyor.
Oyuncak arabanın KL ve LM yollarındaki hareket çeşitleri için aşağıdakilerden hangisi söylenebilir?
KL yolunda             LM yolunda
A) Hızlanan                  Durgun halde
B) Yavaşlayan             Hızlanan
C) Hızlanan                  Yavaşlayan
D) Sabit hızlı                                Hızlanan

10- Aşağıdakilerden hangisi maddenin hissedilebilir özelliklerinden biridir?
A) kütle                B) hacim            C) erime noktası              D) sertlik ve yumuşaklık

11.Sağlıklı vücutlara sahip ve dinlenme durumunda olan,aşağıda adları ve yaşları verilen kişilerden hangisinin nabız sayısı daha fazladır?
A)Osman (75 yaşında)                                    B)Sema (21 yaşında)
C)Berrin (13 yaşında)                                      D)Cemal (3 yaşında)

12.
Şekildeki A ve B cismi birbirine dokunmakta ve  yalnızca kendi aralarında ısı alışverişi yapmaktadır.Bir süre sonra A cisminin sıcaklığı artmıştır.Bu durumda A ve B cismi için aşağıdakilerden hangisi söylenemez?
A)Birbirine değdirilmeden önce B daha sıcaktı.                B)B cisminden A cismine ısı akışı olmuştur.
C)A ve B cisminin sıcaklıkları eşittir         D)B cismi soğumaya başlamıştır.

13)
I.Zeytinyağı
II.Buğday
III.Çelik tencere
IV.Sentetik kumaş
Yukarıdakileriden hangileri işlenmiş doğal maddedir?
A)I,II                           B)I,III                     C)II,III                    D)III,IV

BAŞARILAR DİLERİM.

16 Mart 2013 Cumartesi

Birinci Dunya savasinin baslamasi ve gelismesi




SAVAŞIN BAŞLAMASI VE GELİŞMESİ

Avusturya -Macaristan imparatorluğu veliahdı, 1914 yılının Haziran ayının sonlarında Bosna-Hersek'in merkezi Saraybosna’yı ziyaret etti. Ziyaret sırasında veliaht Sırp milliyetçilerden bir grup tarafından öldürüldü. Avusturya-Macaristan imparatorluğu katillerin Sırbistan'a sığındığını ve orada korunduğunu ileri sürerek Sırbistan'a savaş açtı. 
  • Bu kıvılcım kısa sürede etrafı tutuşturdu.
    Rusya, Sırbistan'ın yanında yer aldı.


  • Fransa'da Rusya'yı destekledi.
  • Bu gelişme üzerine Avusturya -Macaristan imparatorluğu müttefiki Almanya, Rusya ve Fransa'ya savaş açtı.
  • Bir süre sonra da daha önceki antlaşmalar gereği İngiltere'de Fransa ve Rusya'nın yanında yer aldı.
  • Avrupalı devletlerin birbirleriyle savaşmasını fırsat bilen ve yayılmacı bir politika izleyen Japonlar, Almanların sömürgelerine saldırdı.
  • Böylece savaş sömürgelere de sıçramış ve daha geniş alana yayılmış oldu.


  • Başlangıçta bir Avrupa savaşı görünümünde olan savaş
  • Osmanlı İmparatorluğunun savaşa katılımı ile Asya kıtasına yayılırken
  • Japonya’nın katılımı ve savaşın sömürgelere sıçraması ile bir Dünya savaşına dönüştü.


ALMANYA’NIN OSMANLI DEVLETİNİ YANINA ÇEKMEK İSTEMESİNİN NEDENLERİ

  • Osmanlı Devleti’nin jeopolitik konumundan faydalanarak;

1-Savaşı Orta Doğuya kaydırarak Avrupa’da rahatlamak
2-Rusya’nın dikkatini Avrupa dışına çekmek
3-İngilizlerin sömürge yollarını kesmek(Süveyş Kanalı...)
4-Rusya ile İtilaf devletlerinin bağlantılarını kes*mek(Boğazlar...)


  • Osmanlı’nın halifelik gücünden faydalanarak;

1-Sömürgelerdeki Müslümanları İngiltere ve Fransa’ya karşı kışkırtmak
2-Rus hakimiyeti altında yaşayan Müslüman Türkleri Rusya’ya karşı kışkırtmak
3- Almanya Osmanlı’ya ait olan Musul-Kerkük petrollerinden de faydalanmak.


Açıklama: Çok iyi teçhiz edilip hazırlandığı takdirde Osmanlı ordusunun savaşabileceğine inanan Almanya’nın gerek bu beklentisi; gerekse Osmanlı’nın jeopolitik durumuna yönelik olan beklentisi büyük oranda gerçekleşti. Fakat, Almanya, halifelik kurumundan umduğunu bulamadı.

İTİLAF GRUBUNUN OSMANLI’NIN SAVAŞA GİRMESİNİ İSTEMEME NEDENLERİ
1-Savaşın alanının genişleyecek olması.
2-İngiliz sömürge yollarının tehlikeye girecek olması.
3-Rusya ile İtilaf devletlerinin bağlantılarının kesilecek olması
4-Şark meselesinin karışık bir ortama gelecek olması
5-Sömürgelerdeki Müslümanların İngiltere ve Fransa’ya isyan etme ihtimalinin olması.

OSMANLI’NIN SAVAŞ ÖNCESİ DURUMU

1-Osmanlı Devleti İttihat ve Terakki Partisi tarafından yönetilmektedir.
2-Ordu Almanya’nın desteği ile modernize edilmeye çalışılmaktadır.
3-Suriye, Filistin, Irak, Lübnan ve Hicaz Osmanlı’nın elindedir.
4-Ege Adalarının durumu belirsizdir.
5-On İki Ada hâlâ İtalya’nın elindedir.
6-Kıbrıs İngiltere’nin elindedir.
7-Balkan Savaşlarından çıkan Osmanlı Devleti savaşa hazır değildir.

OSMANLI DEVLETİNİN SAVAŞA GİRİŞ NEDENLERİ
1-Son dönemlerde kaybettiği toprakları geri almak.
2-Siyasi yalnızlıktan kurtulmak
(İtilaf grubu savaş esnasında Osmanlı’nın yükünü çekmemek ve Rusya’yı küstürmemek için Osmanlı’yı yanlarına almamışlardır.)
3-İttihat ve Terakki Partisinin; Alman hayranlığı ve Alman desteğiyle ülkenin kalkınabileceği düşüncesi
4-Kapitülasyonlar ve dış borçlar nedeniyle artan İngiliz ve Fransız baskısından kurtulmak.
5-2 Ağustos 1914’te Almanya ile Osmanlı arasında gizli bir antlaşma yapılması
6-19 Ağustos 1914’te Bulgaristan ile Osmanlı arasında bir dostluk antlaşması imzalanması
7-Turan imparatorluğu kurma fikri
(Enver Paşa Osmanlı bayrağı altında bütün Türk dünyasını birleştirmeyi hayal ediyordu. Osmanlı Devleti’nin bütünlüğünü koruyamadığı bir dönemde Turancılığın düşünülmesi İttihatçıların hayalciliğini gösterir)
8-Almanya’nın savaşı kazanacağına inanılması
9-Yunan “megali idea”sını sonuçsuz bırakmak
10-Almanya ile gizli ittifak yapılmış olması.
11-Rus, İngiliz ve Fransız sömürgelerindeki Türk ve İslam ülkelerinin bağımsızlığa kavuşturulacağı düşüncesi

itilaf devletlerinin osmanliyi savasta istememe sebepleri



Osmanlı Devleti siyasi yalnızlıktan kurtulmak istiyordu. Son iki savaşta Almanya'dan umduğu desteği bulamayınca İngiltere ve Fransa'ya ittifak teklifinde bulundu.

İngiltere, Fransa ise Balkan Savaşı'yla güçsüzlüğü iyice ortaya çıkan ve çıkacak bir savaşta paylaşılması söz konusu olabilecek böyle bir devleti yanlarına almak istemiyorlardı. Ayrıca Boğazlar üzerinde tarihi emelleri olan Rusya'yı da kızdırmak istemiyorlardı.

İtilaf Devletleri bu nedenlerle Osmanlı Devleti'nin savaşta tarafsız kalmasını istiyorlardı. Hatta Osmanlı Devleti'nin savaşa girmemesi karşılığında kapitülasyonların kaldırılmasını kabul edebileceklerini bildirdiler.


İtilaf Devletleri lİttifak Devletleri
İngiltereAlmanya
FransaAvusturya - Macaristan Devleti
Rusyaİtalya (sonradan itilaf devletlerine katılmıştır)
SırbistanOsmanlı Devleti
İtalyaBulgaristan
ABD
Yunanistan
Japonya
Romanya
Brezilya
Portekiz

Osmanli Devleti’nin Almanya Yaninda Birinci Dunya Savasina Katilmasinin Nedenleri



1.     Osmanlı Devleti'nin diplomatik yalnızlıktan kurtulmak istemesi,

2.     Osmanlı yönetimini elinde bulunduran ittihat ve Terakki Partisi yöneticilerinin Almanların savaşı kazanacağına inanmaları,

3.     Almanların da desteği ile yakın zamanda kaybedilen yerleri (Kıbrıs, Mısır, Trablusgarp vb.) geri alma düşüncesi,

4.     Almanya desteği ile Rusların Boğazlar üzerindeki isteklerini engelleme isteği.


Almanların Osmanlı Devleti'ni Savaşa Katmak istemesinin Nedenleri:

1.     .Osmanlı Devleti savaşa girerse savaşın daha geniş alana yayılacak olması. Rusya'nın Osmanlı Devleti ile savaşmak zorunda kalması ile kuvvetlerinin bir kısmını Osmanlı Devleti için de ayıracak olması, Böylece Almanların Avrupa'daki savaş yükünün hafifleyecek olması,

2.     İngiltere ve Fransa'nın Boğazlar yoluyla Rusya ile bağlantısının kopacak olması,

3.     Almanların Osmanlı Devletinin ham madde ve insan gücünden yararlanma düşüncesi,

4.     Osmanlı Devleti Süveyş Kanalı'nı ele geçirebilirse İngiltere'nin Uzak Doğu'daki sömürgeleriyle bağlantılarının kopacak olması,

5.     Osmanlı halifesinin dini gücünü kullanarak İtilaf Devletlerinin sömürgelerindeki Müslümanları ayaklandırma düşüncesi.
osmanlı birinci dünya savasi

İttihat ve Terakki Partisi ileri gelenleri Almanya ile gizli bir ittifak antlaşması imzaladılar.

Bu sırada İngiliz donanması önünden kaçan Goeben (Goben) ve Breslau (Breslav) adlı iki Alman gemisi Çanakkale Boğazı'nı geçerek Osmanlı Devleti'ne sığındı. İngiltere bu iki gemiyi istedi. Osmanlı Devleti bu iki gemiyi satın aldığını Osmanlı donanmasına katıldığını bildirdi. Adlarını Yavuz ve Midilli olarak değiştirdi. Bu iki gemi Karadeniz’e açılarak Rus limanlarını topa tuttu. Bu gelişme üzerine itilaf Devletleri de Osmanlı Devleti'ne savaş ilan etti. Osmanlı Devleti de Birinci Dünya Savaşı'na girmiş oldu.

Kafkas Cephesi Onemi ve Ozellikleri



1914 yılında başlayan ve dört yıl boyunca devam ederek 1918 yılında sona eren 1. Dünya Savaşı, Osmanlı Devleti’nin ittifak devletleri grubunda yer alarak pek çok cephede birden savaştığı bir olaydır. 1. Dünya Savaşı sırasında açılan cepheler arasında en önemlilerinden biri de Kafkas Cephesi’dir. Kafkas ve Kanal cephesi dışındaki diğer tüm cepheler itilaf devletleri tarafından açılmıştır. Kafkas cephesinin ittifak devletleri tarafından ya da başka bir deyişle Osmanlı Devleti tarafından açılmasının sebeplerini şöyle sıralayabiliriz:
-Rus saldırılarını durdurmak
-Kars, Ardahan ve Batum’u Ruslardan geri almak
-Bakü petrol bölgelerini ele geçirmek
-Orta Asya Türkleriyle birleşmek
-İngiltere’nin Hint sömürge yollarını kesmek
-Enver Paşa’nın Turancılık düşüncesi
Almanya’nın da rahatlamak adına yoğun teşvikleri sonucu Osmanlı Devleti tarafından Kafkas Cephesi açılmış ve harekete geçilmiştir. Osamnlılar’ın 22 Aralık 1914 günü Ruslara karşı taarruza geçmesi sonucu Azapköy ve Köprüköy savaşlarında başarı elde edilse de kalıcı olamadı. Kafkas cephesinde Ermeniler de Ruslara destek vererek Osmanlı askerlerini iki ateş arasında bırakmışlar, doğu bölgelerinde isyan faaliyetlerine girişmişlerdir. Ermenilerin bu zararlı faaliyetlerinin artarak devam etmesi sonucu 27 mayıs 1915′te tehcir kanunu çıkarılmıştır.
Kafkas Cephesi tarihe Sarıkamış Felaketi olarak geçen son derece trajik bir öyküye de dayanmaktadır. zira bölgenin ağır kış şartlarına rağmen askerlerin yazlık elbiselerle gönderilmesi ve yardım götüren geminin de Ruslar tarafından batırılması nedeniyle 90 bin askerimiz soğuktan donarak şehit olmuştur. bu felaket sonucu da Erzurum, Erzincan, Bitlis, Muş, Van ve Trabzon Rusların eline geçmiştir.
Çanakkale savaşlarından sonra Kafkas cephesine atanan Mustafa Kemal Paşa 1916’da Muş ve Bitlis’i Ruslardan geri aldı.
Rusya’da Bolşevik ihtilalinin başlaması (Ekim 1917) Kafkas Cephesinde Osmanlı lehine sonuçlar ortaya çıkarmış; Ruslarla Osmanlı arasında 15 Aralık 1917’de Erzincan Mütarekesi; Ruslar ile İttifak devletleri ve Osmanlı arasında 3 Mart 1918 ise Brest-Litowsk Antlaşması imzalanmıştır.
Brest Litovsk Antlaşması(3 Aralık 1918)
Rusya Kafkas cephesini terk ederek Kars, Ardahan ve Batum’u Osmanlı’ya geri verdi. bu antlaşmanın imzalanmasıyla Kafkasya, Galiçya, Makedonya ve Romanya cephesi kapanırken Kars, Ardahan ve Batum (elviye-i sease) Ruslar’dan geri alındı. Rusların Kafkaslardan çekilmesiyle Gümrü civarında İngilizlerin desteği sonucu Ermeni Devleti kuruldu.
Kafkas Cephesinin Özellikleri:
-Osmanlı’nın savaştığı ilk taarruz cephesidir.
-Osmanlı,  yenildiği halde  bu cephede toprak kazandı.
-Ruslar tarafından Osmanlı’ya karşı kullanılmaya çalışıldığından dolayı; bölgedeki Ermeniler 27 Mayıs 1915’de kabul edilen tehcir kanunu ile Suriye bölgesine gönderildi.
Kafkasya Cephesi’nin bilançosu çok ağır olmuştur. Doğu Anadolu ve Kafkasya’da 1 milyon 200 bin civarında müslüman göçmen durumuna düşmüştür.  Ermenilerin yaptıkları katliamlar, açlık, hastalık gibi sebeplerle hayatını kaybeden müslümanların sayısı ise 2,5 milyonu geçmiştir.

Canakkale Cephesi Ve Onemi



Çanakkale Cephesi’nin deniz harekatı (Boğaz’ın zorlanması), kuşkusuz sıradan bir askeri harekat, ya da muharebe olayı değildir. Boğazlar, konumu ve tarihi önemi itibariyle, İstanbul Karadeniz kapısı, Çanakkale de Ege Denizi kapısı olarak, geçmişte taşıdıkları ve çağımızda taşımakta oldukları stratejik önem ve değer açısından daima birlikte mütalaa edilmiş ve edilmektedir.



Her iki boğaz, klasik ve dar çerçevede sadece Akdeniz’i Karadeniz’e, Avrupa’yı Asya’ya bağlayan su geçitleri ya da köprüler değil, Akdeniz’in öteki önemli su geçitlerinden Cebelitarık ve Süveyş kanalı ile de bütünleşerek, dünyanın büyük denizlerini (Atlas ve Hint okyanusu gibi) ve büyük kıta kara parçalarını birbirine bağlayan, daha geniş anlamdaki jeopolitik konumuyla, dünya siyaset ve iktisadiyatı üzerine olan etkilerini bu gün de korumaktadır. Bu nedenlerledir ki, Türk Boğazları, uluslararası ilişkilere yön vermede daima odak noktası olmuşlardır.

Gerçekten tarihin eski dönemlerinden beri ön planda, Avrupa ve Asya ülkeleri arasında başlamış olan ekonomik, ticari ve siyasi ilişkilerle, askeri hareketler, sürekli olarak Boğazlar bölgesinde cereyan etmiştir. Başka bir deyişle Boğazlar, dünyanın diğer parçalarında pek görülmemiş ardı arkası kesilmeyen mücadelelere sahne olmuştur.

Boğazların tarihin akışı içindeki stratejik durumu ve jeopolitik konumuyla ilgili yukarıdaki kısa açıklamaların ışığı altında, Çanakkale Muharebelerinin sonuçları üzerindeki değerlendirmeler, kuşkusuz daha bir önem ve anlam taşıyacaktır. Böylesine bir değerlendirmenin daha gerçekçi ve sağlıklı olabilmesi ise, büyük devletlerin Türk Boğazları üzerindeki ulusal emellerine kısaca da olsa, bir göz atılmasını gerektirir.

Birinci Dünya Harbi öncesinin başlıca büyük devletlerinden Almanya’nın, “Drang Nach Osten (doğuya doğru) politikası”, Rusya’nın ılık denizlere ulaşma emelleri; İngiltere’nin, “denizlere egemen olan dünyaya hakim olur” teorisine dayanarak, özellikle XIX. yüzyıldan bu yana güttüğü Rusya’nın Akdeniz’e çıkmasını engelleme siyaseti, hep Türk boğazlarında düğümlenmektedir.

Boğazların bu tartışma götürmez önemi konusunda Napolyon “İstanbul bir anahtardır. Istanbul’a egemen olan dünyaya hükmedecektir. Eğer Rusya, Çanakkale Boğazı’nı ele geçirecek olursa, Tulon, Napoli ve Korfu kapılarına dayanmış olacaktır” [431) demekle, Fransa’nın Boğazlar üzerindeki duyarlılığını açık seçik ortaya koymuş olmaktadır.

Rusya’nın görüşüyse, Genelkurmay Başkanı Kropatki’nin bir raporunda; XX. yüzyılda Rusya’nın en önemli işinin, Istanbul Boğazı’nı ele geçirmek olduğuna işaretle, Osmanlı Devleti’ni, Boğazı Rusya’ya bırakmaya hazırlamalı ve Almanya ile anlaşma yapmalıdır” şeklinde ifadesini bulmaktadır.

Büyük devletlerin Boğazlar üzerindeki kısaca açıklanan bu emelleri, onları kendi aralarında da gizli birtakım mücadelelere yöneltmiştir.

Nitekim, Rus Dışişleri Bakanı Sazanof, Çar tarafından da onaylanan bir raporunda; “Boğazların güçlü bir devletin eline geçmesi, tüm Güney Rusya’nın ekonomik hayatının, o devletin egemenliği altına girmesidir” demekte ve bu durumun önlenmesi için, Istanbul’un alınmasını önermektedir.

Öte yandan Kasım 1911’de Rusya’nın, Osmanlı Hükümeti’ne Boğazlar üzerindeki istekleriyle ilgili bir notasından haberdar edilen Ingiltere ve Fransa, Rus isteklerini reddetmişlerdir.
Keza Rusya’nın bu ve buna benzer çeşitli tarihlerdeki yinelenen daha birçok istek ve baskılarının birbirini izlemesi, Osmanlı Devleti’nin Birinci Dünya Savaşı’nda Merkez Devletleri safına kaymasında büyük bir etken olmuştu.

Işte Boğazlar üzerindeki bu gizli çıkar çatışmalarıdır ki, Ingiliz ve Fransızlar’ı Istanbul’u almaya ve Ruslar’dan önce Karadeniz Boğazı’na el atmaya yöneltmiş ve Çanakkale Cephesi’nin açılmasında başlıca etken olmuştur.Ruslara silah ve malzeme yardımı sorunuysa, savaşın sadece görünüşteki nedenini oluşturmuştur.

Böylece büyük devletlerin Türk Boğazları üzerindeki tarihi emellerini ortaya koyarken, bu devletlerden Ingiltere’nin bu cephenin açılmasında birinci derecede aktif rol aldığını da belirtmek doğru olur.Nitekim Ingiliz Donanma Bakanı Churchill, cephenin açılmasında büyük çaba göstermiş ve etkili olmuştur.Gerçekten o, bu cephenin açılmasının baş mimari olmuş, Türklerin askeri gücünü ciddiye almamış, olayı basit ve sadece “sınırlı bir cezalandırma hareketi” olarak görmüştü. En güçlü ve modern silahlarla donatılmış zırhlılarının Boğaz’da görünüvermesiyle, Türklerin direnmekten vazgeçeceğini sanmıştı.

Kuşkusuz bu büyük bir yanılgıydı. Ingilizler, Çanakkale’deki Türk savunmasını ve askerini sadece matematiksel ölçülere vurup, onun yüksek manevi gücünü görmezlikten gelerek, büyük bir hesap hatasına düştüler ve sonunda, önce denizde, sonra da karada hiç de beklemedikleri amansız cevabı aldılar.Böylece onlar, zaferi Boğaz’da, Türk top ve mayınlarına, karada Türk süngüsüne bırakarak çekilip gittiler.

Anlaşma Devletleri’nin Çanakkale serüveni bu suretle noktalandıktan sonra, yukarıdaki açıklamaların ışığı altında, Türkiye ve uluslararası politika ve diplomasi tarihi açısından ortaya koyduğu önemli sonuçları da şöylece özetlemek mümkün olur.

ÇANAKKALE SAVAŞININ ASKERİ SONUÇLARI

1. Genellikle 18 Mart 1915’te geçen Boğaz Muharebesi’nde kazanılan zaferle, Birleşik Filo (İngiliz-Fransız donanmaları) nun Marmara’ya girerek, İmparatorluğun başkenti İstanbul’u bir ay içinde ele geçirme planları suya düşürülmüş, böylece hükümet çevrelerinde beliren ve halka yansıyan İstanbul’u kaybetme korkusu ortadan kalkmıştır.

2. Boğaz’da elde edilen bu ilk zafer, çok geçmeden Gelibolu Yarımadası’na yöneltilen çıkarmalarla başlatılarak, dünyanın en güçlü zırhlılarınca sürdürülen cehennemi bombardımanlar altında Türk askeri, yılmadan aylarca süren mevzi muharebelerinde yüksek bir moral ve doruğa ulaşan bir mücadele azmi örneği vermiş ve sonunda düşmanlarını yarımadayı terk etmek zorunda bırakmıştır.

3. Böylece karada kazanılmış bulunan bu ikinci ve nihai zaferle de, Türk ordusunun Balkan Savaşı’nda zedelenen ve hatta yok olmaya yüz tutan prestiji kurtarılmıştır.

4. Deniz ve kara. harekatıyla bir bütün olarak gerçekleştirilip tüm anlamı ve çarpıcılığıyla Türk Harp Tarihi’nde yerini alan Çanakkale Muharebeleri, Mustafa Kemal (Atatürk) gibi bir dahiyi yaratmış, Birinci Dünya Harbi’nin bitiminden hemen sonra başlayacak Milli Mücadele’nin bu eşsiz liderini Türk ulusuna kazandırmıştır.

5. Çanakkale Zaferi, Anlaşma Devletleri’nin Osmanlı Devleti’ni ilk ağızda savaş dışı bırakarak, Almanya’nın güneydoğudan kuşatılmasını amaçlayan stratejisini boşa çıkarmış, böylece savaşın en az iki yıl daha uzamasına neden olmuştur.

6. Çanakkale Boğazı’nın kapatılıp Rusya’ya geçit verilmemesi, onu müttefliklerinin silah ve malzeme yardımından yoksun etmekle kalmamış, yarım milyonu aşkın İngiliz ve Fransız askerini üzerine çekmekle bu kuvveti, Alman cephesinden uzak tutmuş ve Almanya’nın Doğu Cephesi’ndeki Harekatnı kolaylaştırmıştır.

7. Çanakkale Muharebelerinin diğer bir anlam ve önemi de, çöküntü donemini yaşamakta olan İmparatorluğun, dünya kamu oyunda yarattığı kötü imajın sonucu olarak, Türkün iyice tükendiği sanılan gücünün henüz tükenmemiş, koşullar nedenli ağır olursa olsun iyi sevk ve idare edilirse, tüm zorlukları yenebilecek güç ve inanca sahip olduğunu bu muharebelerde kanıtlamış olmasıdır.Bir başka deyişle düşman devletler, her nedense Osmanlı Devleti’ nın çöküşü olayıyla, onun asıl unsurunu oluşturan Türk ulusunun ceddinden miras olan savaş azim ve ruhuyla ,inanç gücünün birbirinden farklı şeyler olduğunu, bu muharebelerde çok daha iyi anlayabilmişlerdir.

8. Çanakkale Muharebeleri, Türk askerinin, dünyanın en güçlü zırhlıları ve en modern harp silah, araç gereç ve bol cephanesiyle donatılmış deniz ve kara ordularına karşı sergilediği başka ulusların askerleriyle kıyas götürmez direnç ,azim ve ruhu, Türk İstiklal Savaşımızın Kuvayı Milliye ruhuyla eş değer bir anlam taşıması açısından da ayrıca tarihsel bir değere sahiptir.

9. Gerçekten Boğaz Muharebesi’nde Birleşik Filo’nun kendisi için tehlikeler yaratan yalnız Dardanos Bataryası’nın yok edilmesi için kullandığı 400’ü aşan topçu mermisine karşın, sadece iki subayımızın şehit oluşu dışında, bataryaya ağır bir hasar verdirilememiştir. Halbuki Boğaz’daki obüs bataryalarımızın tek bir yaylım ateşi sırasında, Irresistable gemisinde 138 personelin yaşamını yitirdiği, İngiliz tebliğlerinde açıkça belirtilmiştir.

10. Çanakkale’de Türk askerleri, bol cephaneye dayanan, yoğun donanma ateşleri altında Türk’e özgü, sabır ve serin kanlılıkla görevinin başında kaya gibi dimdik ayakta kalmasını bilmiştir .Öte yandan bu dev armadalar, ateş etmesinden bile kuşkuya düşülen eski birtakım demode toplarla alay edercesine savaşıyor karadaki Türk topçusu, ona sadece 1900 mermi atabilirken, onlar tek bir bataryamıza (Dardanos”a) 4000 mermi kullanıyordu. Ne var ki, bu mermi yağmurundan karada hasar gören dört Türk topuna karşı, sadece batan düşman gemilerinin üstünde 44 topunun birden Boğaz sularına gömüldüğü görülüyordu.

11. Aynı Birleşik Filo’n’un, 18 Mart Boğaz Muharebesi’nde, 18 savaş gemisinden 7’si savaş dışında kalırken, Çanakkale Müstahkem Mevkii, savaş gücünü olduğu gibi koruyabiliyordu. Keza Filonun mayın arama ve tarayıcıları, 11 mayın hattı üzerinde döşenmiş mayınlardan sadece üç adedini etkisiz hale getirebilmişti.

12. Türk tabyalarında hasar gören toplardan çoğu, onarılıp kısa sürede ateşe hazır duruma sokuluyor, 3. bölgedeki (Boğaz’ın Marmara ile birleştiği kesim) tabya da, sapasağlam duruyordu. İşte bu durum karşısında Boğaz’ı geçemeden geri çekilen Birleşik Filo, Çanakkale’nin aşılamayan çetin savunması karşısında pes edip, yalnız denizden yapılacak zorlamalarla başarıya ulaşılamayacağı gerçeğini kabul etmek zorunda kalmıştır.

13. Dünyanın en büyük deniz gücüne sahip İngiltere’nin görkemli filosunun, Boğaz Muharebesi’nde düştüğü aczi, yarınların Çanakkale savunucuları hiç bir zaman hatırından çıkarmamalıdır. Çünkü, bu ve buna benzer saldırılar, geçmişte olduğu gibi gelecekte de yinelenebilir.Ne varki 18 Martı unutarak böyle bir saldırıyı ileride de göze alabilecek düşmanlar, karşılarında dünyanın yeniliklerine gözlerini kapamış bir Osmanlı Devleti yerine, bu kez XX. yüzyılın en son bilim ve teknolojisine dayanan en modern silahlarla donatılmış bulunan Cumhuriyet Silahlı Kuvvetleri’ni bulacaktır.

14. Çanakkale Cephesi deniz ve kara harekatıyla birlikte mütalaa edildiğinde görülür ki, bu cephede geçen muharebeler, hasım kuvvet olarak katılmış olan Ingiltere ve Fransa’nm, bir yıl boyunca Gelibolu Yarımadası’nda yarım milyondan fazla büyük bir kuvveti tutmak zorunda kalmaları ve bunun % 50’sini kaybetmiş bulunmaları, haliyle diğer cephelere kuvvet ayırabilme açısından savaşın genel seyrini etkilemiştir.Keza Türklerin de bu cepheye ayırdığı 300.000’den fazla askerden verdiği zayiatın, 211.000’e ulaşmış olması diğer cephelerdekinden kıyaslanamayacak bir fazlalık göstermektedir.Bunun insan gücü açısından yarattığı boşluk, yalnız Birinci Dünya Harbi sırasında değil, onu izleyen Türk İstiklal Harbi boyunca da hissedilmiştir.

ÇANAKKALE SAVAŞININ SİYASİ SONUÇLARI

1. Çanakkale’de denizde ve karada kazanılmış olan her iki zafer, Osmanlı’nın Balkan felatiyle içte ve dışta sarsılmış bulunan devlet prestijini kurtarıp güçlendrmiş, hükümetin iktidarda kalış sürelerini uzatmıştı.Anlaşma Devletleri’nin savaşın başından beri bekledikleri hükümet krizi olmamış ve kabine değişikliğine de gidilmemiştir.

2. Türk ulusunun tarihini süsleyen çok sayıdaki zaferlerine, Çanakkale’de, bütün dünyanın gözü önünde bir yenisini daha ekleyerek elde ettiği parlak zafer, onun eski güç ve dinamıiznıini koruduğunu, çöküntü dönemini yaşayan ve can çekişen bir imparatorluk içinde hala kahraman bir ulusun varlığını, yeniden ortaya koymuştur. Bir başka deyişle Çanakkale’de ölmesini bilenler, Türk milletinin tarihten silinmeden yaşayacağını kanıtlamıştır.

3. Çanakkale Zaferi, Batılıların Doğulu müttefiki Rusya’ya ulaşmasına olanak tanımamış, mahsur kalan koskoca Çarlık Rusyası içerden çökerek, Bolşevikliğin pençesine düşmüştür.

4. Çanakkale’de Türk savunması aşılabilse ve Boğaz açılabilmiş olsaydı, savaş kısa sürede biter, Rus ihtilali patlak vermez, verse bile, İngiltere ve Fransa’nın işe karışmasıyla bu ihtilal daha başlangıçta boğulabilirdi. Böylece müttefikleriyle birlikte zaferi paylaşmakta gecikmeyecek olan Ruslar, Çarlarının taksim planı gereği kendilerine daha işin başında söz verilen Boğazlar ve İstanbul’u işgal etmiş ve Deli Petro’dan beri izledikleri, “Açık denizlere ulaşma” politikalarını gerçekleştirmiş olurlardı.

5. Anlaşma Devletleri’nin Çanakkale’deki başarısızlıkları henüz savaşa katılmamış olan Balkan Devletleri’nin tutumlarını da farklı yönlerde etkilemiştir.Bulgaristan, Merkez Devletl’eri’nin yanında yer alırken, Romanya, Yunanistan ve Italya’nın daha bir süre savaş dışında kalmalarını sağladığı gibi, Arap ayaklanmasını bir yıla yakın bir süre geciktirmiştir.
 
6. Çanakkale Muharebeleri, Ingiltere’nin savaşın başından beri Japonya’dan yapmakta olduğu yardım talebini artırmasını istemesine rağmen, Japonya’nın bu istekleri çeşitli bahanelerle kabul etmemesine yol açmıştır.

7. Birleşik Filo’nun ağır yenilgiye uğrayıp Boğaz’ı geçemeyişi, İngiltere ve Fransa’nın, siyasi ve askeri prestijini bir hayli sarsmış, özellikle Ingiltere’nin denizlerdeki tarıtışılmaz üsıtünlüğü imajını ortadan kaldırmıştı. Bu durum, adı geçen devletlerin sömürgelerinde bağımsızlık ve özgürlük akımlarının doğuşuna ve dolayısıyla dünya siyasi haritasını değiştiren bazı gelişmelere yol açmıştır.

8. Keza Avusturalya ve Yeni Zelanda gibi Ingiliz dominyonu deniz aşırı ülke askerlerinin, sırf Ingiliz çıkarları uğruna Çanakkale’de Türklere karsı muharebeye zorlanıp, yabancı topraklarda hayatlarını yitirirken, kafalarında yer alan bir takım sorular (niçin ve kimin için döğüştükleri gibi), cepheden ailelerine gönderdikleri mektupların zamanla açıklanmasında anlaşılmaktaydı. Bu da, onlarda gitgide ulusal blincin kıvılcımlarını oluşturmakta gecikmedi.

Nitekim, 9 Eylül 1922’de Yunanlılar lzmir’de denize döküldükten sonra, muzaffer Türk ordularının Boğazlar bölgesine yönelip yaklaşmaları üzerine, Churchill’in dominyonlardan yeniden yardım istediği, Avusturalya başbakanının, “Tek bir askerin hayatına tehlikeye koymayacağını ve savaşa karar verilirse, dominyondan iş birliği istenmemesi gerektiğini” belirten anlamlı bir yanıtıyla karşılaşmıştı.

9. Çanakkale Muharebelerinin diğer ilginç bir yanı da, iki hasım ordunun döğüşken askerleri arasında yakınlaşmanın getirdiği dostluğun, zamanla artmış olmasıdır. Gerçekten Anzak asker ve komutanları, Çanakkale’de yiğitçe döğüşen Türklerin hem asker, hem de insancıl yönlerini yakından izleyerek, onların kendilerine tanıtıldığı gibi barbar bir ulusun çocukları olmadığını görüp anlamak fırsatını bulmuşlardı.İşte bu durum, ülkeler arasındaki siyasi ilişkileri de olumlu yönde etkilemiş ve savaş sonrasında, Asvusturalya ve Yeni Zelanda ile anlamlı dostlukların oluşmasının başlıca nedeni olmuştur.

10. Çanakkale Muharebelerinin bir başka ilginç tarafı da Orta Doğu’da bu günkü İsrail Devleti’nin kurulmasında etken bir rol almış olduğudur. Nitekim, Siyonist liderlerinden Vladimir Eugeueniç, Gelibolu’daki “Gönüllü Yahudi Birliğinin Hikayesi” adlı eserinde, konuyu açıkça şöyle dile getirmektedir “Gelibolu’ya yolladığımz 600 kadar gönüllü Yahudi askerlerinin savaşlar sırasında gösterdiği üstün çaba ve başarı, davamızın dünyaya tanıtılması ve dikkate alınması bakımından çok yararlı olmuştur.” Gerçekben Birinci Dünya Savaşı henüz sona ermemişken, 2 Kasım 1917’de benimsenen “Balfour Bildirisi”, bu günkü İsrail’in kurulmsında etken olması açısından önemli bir dönüm noktası olarak değerlendirilmektedir.

11. Çanakkale Zaferi’nin daha ilginç ve anlamlı bir sonucu da, doğunun büyük bir imparatorluğunu oluşturan koskoca Çarlık Rusyası’nın yıkılmasıyla kalmamış, ülkesinde güneş batmayan Batılı büyük devlet olan Büyük Britanya Imparatorluğu’nda da ilk yarayı açmaya yetmiş olmasıydı. Böylece emperyalizm tam çökmüş olmasa bile, bir hayli sarsılmıştır.

ÇANAKKALE SAVAŞININ SOSYO-EKONOMİK SONUÇLARI

1. Anlaşma Devletleri tarafından Boğazların açılarak Rusya’ya ulaşılması halinde Rusya, dış alım-satım olanağına kavuşacağından, ekonomik dengesini kurup sıkıntıdan kurtulacak, İngiltere-Fransa da Rusya ve Romanya’nın zengin buğday ürünlerinden yararlanıp, gerek silahlı kuvvetlerinin, gerekse halkının yiyecek gereksinimlerini sağlamış olacaklardı ki, bu gerçekleşememiştir.

2. Keza Boğazlar açılabilseydi, Tuna yolu da yeniden trafiğe açılıp Karadeniz’deki 120 parça ticaret gemisinden yararlanma olanağı elde edilecekti. Halbuki Çanakkale Zaferi, yalnız Rusya ile İngiltere, Fransa’nın değil, bunların aynı zamanda diğer Batılı devletlerle olan karşılıklı ticari ve ekonomik ilişkilerini de olumsuz yönde etkilemiş, ne İngiltere, Fransa müttefiki Rusya’ya ihtiyacı olan silah ve cephaneyi ulaştırabilmiş, ne de Rusya Batılıların ihtiyacı olan buğdayını Akdeniz’e aktarabilmişti.

3. Birinci Dünya Savaşı başında Boğazların kapatılıp, bu savaş sonuna kadar açılamaması, kuşkusuz uluslararası ticari ilişkileri de olumsuz yönde etkilemişti. Nitekim, Karadeniz’de; İngiltere, Rusya, Fransa, Belçika ve İtalya’nın toplam 85; Yunanistan, Romanya, Danimarka, İsveç ve Hollanda’nın toplam 27; Almanya, Avusturya-Macaristan’ın toplam 17 olmak üzere, genel toplamı l29’u ve toplam tonajı 350.000’i bulan ticaret gemisi mahsur kalmıştı.

4. Yukarıdaki açıklamaların ışığı altında kısaca denebilir ki, Çanakkale’de Türk Zaferi, iki yıl uzayan savaş boyunca Doğulu ve Batılı müttefik devletlerin (Rusya-İngiltere-Fransa) ekonomilerinde sıkıntılar yaratmıştır. Bu durum, özellikle Rusya’yı bunalıma sürüklemiş ve sonunda rejim değişikliğine (komünizme) kadar gidebilmiş ve böylece de Rusya’nın savaş dışı kalmasına yol açmıştır.

5. Zaferin, yukarıdaki ticari ve ekonomik etkinliklerinin yanında, Türk ulusu açısından sosyal alanda da etkileri görülmüştür. Çanakkale deniz ve kara muharebelerinde toplam 211.000 insan zayiatı veren Türk ulusu, bu arada binlerce okumuş ve aydınını da kaybetmişti. Kesin olmayan tahmini rakamlara göre, 100.000’den fazla öğretmen mülkiyeli, tıbbiyeli ve Türk ocaklarında yetişmiş okur-yazar yitirildiği sanılmaktadır. Böylece o günün koşullarında ülkenin beyin takımını oluşturan küçümsenemeyecek bir sayıya ulaşan bu kayıpların, olumsuz etkileri, savaş sırasında olduğu kadar, bu savaşı izleyen Türk İstiklal Savaşı’nda da fazlasıyla hissedilmiştir. Nitekim, 1923’te Cumhuriyetin ilanından sonra, Atatürk’ün başlattığı inkılaplar ve bunların paralelinde girişilen reformların kitlelere yaygınlaştırılıp mal edilmesinde, hayli sıkıntılar çekilmiştir.